⛄ Deniz Feneri Ile Ilgili Şiirler
Akrilikboyalı deniz feneri. Deniz Feneri adet. 3 tahta parça üzerine akrilik boyama. Ahşap deniz feneri akrilik boya ile hazırlandı. İlgili ürünler.
HobiTedarik Deniz Feneri ve Yelkenli Sticker Çerçevesiz 40X50 Sayılarla Boyama Hobi Seti. Hobi Tedarik. 125,00 TL. Satıcı: HASStore Kampanyaları Gör 1. 75 TL üzeri kargo bedava. Henüz değerlendirilmemiş. İlk sen değerlendir. Sepete Ekle.
5. Sen deniz feneri gibisin, ben de karanlık sularda kaybolan bi denizci kürek çekiyorum Ama ışığını görmeden sana gidemem 6. Vakit yok olur, zamandan boşalır varlık, Düşmez burçlardan haber. Bir uğursuzlukla ağır ve yorgun, Bütün insanlar bitti sanırsınız, Deniz feneri gülümser.
35-DENİZ FENERİ - UĞUR ASLAN Sen Deniz Feneri Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER.
BİR DENİZ FENERİ HİKAYESİİ.Ebru.Gürsoy’dan.. Rüzgarı, yazları ılık ılık, kışları ise sert esen, kayalık bir burnun ucunda bir deniz feneri, gelen geçen tüm gemilere, hep ışık tutar, onlara yol gösterirmiş. Fenerci hergün fenerin gaz yağını tazeler, camlarını siler ve her an ışık vermesini sağlarmış
DenizFeneri - Virginia Woolf kitabı en iyi fiyatla tamadres.com’da! Hızlı kargo, indirimli fiyatlarla Edebiyat/Roman türünde kitaplara hemen sahip olun. Deniz Feneri - Virginia Woolf Kitap Fiyatı & Satın Al | Tamadres
Deniz şiirini, şairlerin atası sayılan Homeros’un büyük destanlarından Odysseia’sıyla başlatsak yeridir. Hatta İlyada da denizle ilgilidir. Agamemnon’un birleşik ordusu, Priamos’un, Hektor’un, Paris’in Troyasına saldırmak için denizden gelmişlerdir. Antik dönem şiiri adeta tuz kokar, iyot kokar. Gemiciler, yelkenler
DenizFeneri Boyama Seti (40x50cm) Orta SEVİYE. Sanatınızı evinize taşıyın! Yardım almadan bir ustanın elinden çıkmış bir yağlı boya tablo hazırlayın. Duvarlarınızı süsleyebilir, sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. Sayılarla tablo boyama sizlere set olarak gönderilecektir.
Deniz feneri bekçisinin Şarkısı" nın parçası; Gerardo Diego (1896-1987) En temsili çalışmanın kısa açıklaması; Gelinin romantizmi; Fragman; Dámaso Alonso (1898-1990) En temsili çalışmanın kısa açıklaması; Saf şiirler. Şehrin şiirleri "Nasıldı?" Referanslar ; neopopularizm Bu, tanınmış 27 Kuşağı ile ilgili
Frankfurt Eyalet Yüksek Bölgesel Mahkemesi’nde devam Deniz Feneri davasında dernek muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in ifadeleri derneğin Türkiye’deki ilişkisini de ortaya çıkardı. Muhasebe sorumlusu Firdevsi Ermiş mahkemede şöyle diyor: Beyaz Holding ile Almanya’da kurulan Weiss GmbH arasında para transferleri yapıldığını
Ünlü derbi, adını 1128 yılında inşa edilmiş olan ve şehrin simgesi olarak görülen tarihi deniz fenerinden alır. Cenova Deniz Feneri’nin üzerindeki Aziz George Haçı, Ceneviz Cumhuriyeti’nin bayrağıdır; Genoa’nın rozetinde ve Sampdoria’nın formasında yer alır. 750.000 kişilik nüfusa sahip olan Cenova
Deniz feneri nedir türleri ilk kim buldu ve kullandı mucidi icadı Deniz fenerini kim buldu Bilinen en eski deniz feneri Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri, Mısır İskenderiye Limanı’nın ağzında bir adada bulunan 116 metre yüksekliğindeki İskenderiye Feneridir. İskenderiye Feneri M.Ö. 3. yüzyılda yapıldı.
rNy0Xqz. En Güzel İstanbul şiirleri kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden İstanbul ile ilgili şiirleri Hikmet Par Bizans göründü karşıdan şiiriFazıl Hüsnü Dağlarca Fetih zamanı şiiriEnder Şahin İstanbul şiiriOrhan Veli Kanık İstanbul Türküsü şiiriEnder Şahin İstanbul’umu özlüyorum şiiriAli Asker Barut Kızkulesi şiiriİbrahim Minnetoğlu İstanbul’un fethi şiiriNecip Fazıl Kısakürek canım İstanbul şiiriÜmit Yaşar Oğuzcan İstanbul şiiriFaruk Nafiz Çamlıbel İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya şiiriNazım Hikmet İstanbul’da şiiriAbdülhak Hamid Tarhan İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıcada şiiriAttila İlhan İstanbul ağrısı şiiriNizami Sunguroğlu İstanbul şiiriZiya Osman Saba İstanbul şiiriEmrah Ceylan sevgili İstanbul şiiriTayyip Atmaca İstanbul şiiriArif Hikmet Par Bizans göründü karşıdan şiiriGeldik surların önüne, İçimizde garip bir sevinç Tamamlamışız vuslatın tadını Böyle kardeş kardeş gülümser, Boğaz’ın mavi rüzgârları, Bir esinti sarhoşluğu içinde İstanbul sizin bizim olacak İstanbul, İnanmışız, Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen Bu nurlu bahar içinde ellerimizde açacak, İstanbul çiçek çiçek. Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak, Yarın Bizans göklerine Hikmet PARFazıl Hüsnü Dağlarca Fetih zamanı şiiriHavanın mavisinde, denizin yeşilinde Bir türkü, Orta Asya’dan beri duymuşuz. Anamızın sütünden bayraklara kadar Yüce fetihle gecemizi yıldızlar Burçlardan yana uyanmışız. Bir yazı gibi tepeler alnında Yazılmışız, ile kuvvet ile aşk ile Kaderin büyüsünü bozmuşuz. Görmüşüz suretini güzelliğin Koca feleklere yarısı gök; Önünde şehit şehit durmuşuz, Cihanın yarısı İstanbul Hüsnü DAĞLARCAEnder Şahin İstanbul şiiriBenden öncede sana aşık olanlar vardı Benden sonrada oldular. Ne aşklar yaşandı sende, Ne aşklar son buldu yine sende. Hiçbir güzel senin kadar sevdiremedi kendini, Hiçbir sevgili unutturamadı seni. Rüzgarın birbaşka eser akşamlarında Sonbahar bir başka sarıdır yapraklarında Yedi tepen gelinlik giyer kışlarında Çiçekler erken açar erik ağaçlarında Yazı yaşayamaz olsamda kıyılarında Sen benim ilk ve son aşkımsın İSTANBUL..Ender ŞAHİNOrhan Veli Kanık İstanbul Türküsü şiiriİstanbul’da, Boğaziçi’nde, Bir garip Orhan Veliyim; Veli’nin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde. Rumelihisarı’na oturmuşum, Oturmuş da bir türkü tutturmuşumİstanbul’un mermer taşları; Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları; Gözlerimden boşanıyor hicran yaşları; Edalım, Senin yüzünden bu halim. İstanbul’un orta yeri sinema; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama; El konuşur, sevişirmiş, bana ne? Sevdalım, Boynuna vebalim!İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim. Bir fakir Orhan Veli; Veli’nin oğlu, Tarifsiz kederler Veli KANIKEnder Şahin İstanbul’umu özlüyorum şiiriAnıların Koynunda bir sevda yaşıyorum Dantel işlemeli perdelerin pencerelerini süslediği Naftalin kokusu ile çiçek kokularının kucaklaştığı evleri olan Arnavut kaldırımlı sakakların Ahşap direklere takılı lambalarla aydınlatıldığı Sabahları kumru sesleri ile uyandığım Bahçe duvarlarından sarkan hanımellerine dokunduğum İstanbul’umu ŞAHİNAli Asker Barut Kızkulesi şiiriDenizin ortasında Uykusu kaçmış bir gemi Bütün ışıklarını açıyor Uzaktan çapkın çapkın Göz kırpıyor deniz feneri Ay doğuyor, sandallar toplanıyor bir araya Kaçın kurası Üsküdar vapuru Saat başı görücü gönderiyor Güvertesinden bir kuşu Onunsa derdi başka bambaşka Her şairle ayrı Adı çıktığından beriAli Asker BARUTİbrahim Minnetoğlu İstanbul’un fethi şiiriAştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!Sustu kulakları tırmalayan çan; Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!İbrahim MİNNETOĞLUNecip Fazıl Kısakürek canım İstanbul şiiriRuhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda benim canim; Vatanim da vatanim… İstanbul, İstanbul…Tarihin gözleri var, surlarda delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik… Bulutta saha kalkmış Fatih’ten kalma kir at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat… Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakısta o mana Öleceğiz ne çare? Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet…O manayı bul da bul! İlle İstanbul’da bul! İstanbul, İstanbul…Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar… Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir katibi mi…Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul…Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler! Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler… Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar…Gecesi sümbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, Fazıl KısakürekÜmit Yaşar Oğuzcan İstanbul şiiriEvin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada Yaşar OğuzcanFaruk Nafiz Çamlıbel İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya şiiriBütün hayatı uyur bir sema-yı mühmelde Geniş ufukları efsanevi hikayelerin Tasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin, Minarelerle müzeyyen, sevimli bir belde… O mai dalgaların bu sesiyle perverde Sevahilinde güler ruhu başka bir denizin, Gezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazin Melul hisli mükedder nazarlı gözlerde. Bütün bedayi’-i ezman, nefais-i a’sar Bu mai çehreli İstanbul’un beyaz ve uzun Ufuklarında bulur penah şi’r ü füsun Dalınca gözlerim ağlar bu hüsn-i sakinde; Bu beldenin uyuyan bir başka güzellik var Bütün tulu’ ve gurubunda, subh u leylindeFaruk Nafiz ÇamlıbelNazım Hikmet İstanbul’da şiiriİstanbul’da, Tevkifhane avlusunda, Güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra, Bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm yerde su birikintilerinde kımıldanırken, Ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak, Ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa hepsini taşıyarak; Dünyayı, memleketimi ve seni Şubat, İstanbul TevkifanesiNazım HikmetAbdülhak Hamid Tarhan İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıcada şiiriHey Çamlıca mehtabı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilham ile söyle Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile HamidAttila İlhan İstanbul ağrısı şiiriKanatları parça parça bu ağustos geceleri Yıldızlar kaynarken Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen Sen Eğer yine İstanbul’san Yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim Pançak pançak şiirler tüküreceğim Demek yine ben Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler Yahudi sokaklarını aydınlatan Tel Aviv şarkıları Mavi asfaltlara çökmüş Diz bağlıyor Eğer sen yine İstanbul’san Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan Sirkeci Garı’nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa’dan Anadolu üstlerine bakıp bakıp Ağlayan Sen eğer yine İstanbul’san Aldanmıyorsam Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar Yine senin emrindeyim Utanmasam Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak Kendimi yani şu bildiğim Attila İlhan’ı Zehirleyebilirim Sonbahar karanlıkları tuttu tutacak Tarla başı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor İmtihan çığlıkları yükseliyor Üniversite’den Tophane İskelesi’nde diesel kamyonları sarhoş Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler Uykusuz dalgalanıyor Ulan İstanbul sen misin Senin ellerin mi bu eller Ulan bu gemiler senin gemilerin mi Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında Liman liman götüren Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor Antenlerinden Neden Peki İstanbul ya ben Ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbas Ya benim kahrım Ya senin ağrın Ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın Çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi Burgu burgu içime boşalttığın O senin ağrın O senin Eğer sen yine İstanbul’san Yanılmıyorsam Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine Satır satır okumak istediğim Sen Eğer yine İstanbul’san Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim Ulan yine sen kazandın İstanbul Sen kazandın ben yenildim Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar Yine emrindeyim Ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa Parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam Hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa Yanılmıyorsam Sen eğer yine İstanbul’san Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar Gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul Kaç kere yazdım kim bilir Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 1949 Eylül’ünde birader mırc ve ben Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık Sana taptık ulan Unuttun mu Sana İlhanNizami Sunguroğlu İstanbul şiiriNice büyük komutan tutuştu senin için. Almak için mevlaya yalvardı için için. Nasip oldu sonunda, O muhteşem Fatih`e O büyük zafer ile damga vurdu tepe üstüne kurulan koca şehir. Sana kavuşmak için olmuştuk koca nehir. Allah, Allah diyerek, atıldık yedi koldan Gemileri yüzdürdük, dağ tepe susuz yoldanKaptı şanlı sancağı çıktı Hasan surlara. Siper etti güğsünü, o zalim okçulara. Bir Hasan binler oldu, atıldılar ileri Şehit olmak dileği, Fatih`in şanlı İstanbul`u hediye ettin bize O muhteşem günde atı sürdün denize. Her biri bir Fatih`ti kahraman askerlerin. Büyüdükçe büyüdü, isimsiz atlattın dünyaya İstanbul`u almakla Bir er gibi savaştın, kalbindeki bayrakla. Bu yüce savaş için, feyz aldın Peygamberden Kalkta bak koca Fatih, yattığın o gerdan taktı, torunların sonunda. Adını senden aldı, inci gibi boynunda. Göklere yükseliyor, Sinan`in eserleri. Bir rüya gibi hala, İstanbul`un her SunguroğluZiya Osman Saba İstanbul şiiriSeni görüyorum yine İstanbul Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan Minare minare, ev ev, Yol, Boğaziçi’nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz yanda, serin sabahlarla beraber, Doğduğum kıyılar Beşiktaşım. Baktıkça hep, semt semt, yer yer, Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!Durmuş bir tepende okuduğum mektep, Askerlik ettiğim kışladır ötesi. Bir gün bir kızını benim eden Evlendirme de sayılmaz mı oralar? Elimi tutar gibi iki yanımdan, Babamın yattığı Küçüksu, Anamın toprağı açık kollarıyla boğaz, Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı. İstanbul, İstanbul’um benim, Kadıköy’ü, Üsküdar’ı…Gün olur, Köprü ortasında durur Anarım, Adalar’da çamların uykusunu. Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim, Koklamak isterim Tünel’in geçer üstünden, Gemi gelir yanaşır Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar, “İçi dolu çamaşır.”Göğünde tanıdım ayın ondördünü. Kırlarında bilirim baharı, Herşey içimde, herşey, İstanbul daha görüyorum seni dünya gözüyle, Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir. Ey doğup yaşadığım yerde her taşını Öpüp başıma koymak istediğim şehir!Ziya Osman SabaEmrah Ceylan sevgili İstanbul şiiriİstanbul`um, nazlı yârim Yedi Tepeli gözlerinin şehveti, Bakışlarından `boğaz`ına uzanıyor. Boğazın iyi yüzü, dünyanın iki sûreti…Beyoğlu`nda keyifli bir gece; içtiğim kadehsin. Yudumlarken şarabımı, öpüyorum dudaklarından. Dudağımdaki kadehsin, İçiyorum seni doyasıya..Beşiktaş iskelesinden çaresizce seyrediyorum seni; Seyrim Kadıköy`de iniyor, Yürüyor umarsızca Bahariye`de; gecenin bir yarısı. Bir göz, bir bakış arıyor, bulamıyor geçmişten…Sarayburnu`ndan, eşsizliğini Seyre daldığımda Ayasofya`ya nazır; Martıların sesinde duyumsuyor, Gözlerimle sevişiyorum kendi evimin kara sularıdır Haliç, Hasköy`den Piere Loti`ye uzanırken hissettiğim koku, Sevgiliyle içeceğim çayın âdeta demidir. Haliç`li çayın buğusu, teleferikle Eyüp Sultan`a salınmakta..Galata Kulesinin üst katından Seyrediyorum vücudunun en güzel yerlerini.. Prangalı mahremiyetinin `giz`lerini, Yüreğimin derinliklerinde bunca acı, bunca keder; O eşsizliğini unutturmana yetmiyor. Bebek`ten Hisar`a uzanan bir pazar sabahı, Güzelliğin, kahvaltıda bana eşlik sevgili, Sende özdeşleşerek; Sende onları, onların ruhunda seni görerek;Yaşıyorum seni `İstanbul`… Yaşıyorum seni `Sevgili`… Mart 2007Emrah CeylanTayyip Atmaca İstanbul şiiriHer gece düşümde gel diyen sendin Geldim ve dayandım kendi kendime Aradığım adresini terk etmiş Kendinden korkan bir korkuluk oldum Gelir geçer yağmur yüklü bulutlar Çatlar dudakları susar İstanbul Ağız ağız değil sözler yalama Hangi yüzü insan hangisi şeytan Bakınca insanı seçen göz nerde Nerede yüreği hallaç olanlar Tuttuğum taşlara yapışır elim Kanatır dilini susar İstanbulParklarda yollarda canım çocuklar Evine bir ekmek götürmek için Çöpten boyunları çıt çıt kırılır Beş yaşında Kadıköy`de sahilde Darbuka morartır parmaklarını İçini boğaza kusar İstanbulGündüz çeker gider dert gece başlar İnsan ormanını bir çığlık yakar İki hisar iki köprü su susar Ara sıra toprak oynar yerinden “Merdi namert yokuşunda vururlar” Yarasına tuzu basar İstanbulTaşrada gördüğüm İstanbul meğer Değilmiş burada filim icabı İçi başka dışı başka yakıyor Dökülen ar namus kaldırımlardan Sabrın sınırına gelir dayanır Köprüde kendini asar İstanbulTayyib Atmaca
Sponsorlu Bağlantılar Denizin ortasında Yapayalnız yaşayan fener bekçisi Beni de yanına çırak alsana Hiç bir iş yapamasam bile Yalnızlıktan kurtulursun hiç değilse Böyle söylüyorsam beceriksiz biri belleme beni Senine birlikte yakabilirim ben de fenerleri Yol gösteririz kaybolan gemilere Umut oluruz umutsuz denizcilere Deniz yolcularına... Fevzi Günenç Ekleyen Okunma 4675 kez YORUM YAZ Yazan YorumunuzOnaylandığında görülebilir... SİZ DE ŞİİR EKLEMEK İSTERSENİZ TIKLAYIN
Abdullah ortaokulu yeni bitirmiş, polis koleji imtihanlarına girmek üzere başvurusunu yapmıştı. İmtihan sabahı Abdullah ve arkadaşları kasabalarından birlikte gideceklerdi il merkezine. Abdullah uyuya kalmış, arkadaşları gitmişlerdi. İmtihan vakti yaklaşmış Abdullah ise çaresizlikten ağlıyordu. O saatte şehir merkezine gidecek dolmuş ya da otobüs gibi bir toplu taşım aracı bulunamazdı. Tek çare yolu vardı o da taksi tutmaktı. Abdullah’ın ailesi fakirdi. Taksi parası isteyebileceği bir yakını da yoktu. Abdullah ağlarken okul müdürü Yunus Bey çıkageldi. Öğrencisini perişan halde görünce yaklaştı ve niçin ağladığını sordu, öğrendi. “Merak etme oğlum, hemen bir çözüm buluruz” diye teselli etti öğrencisini. Sonra da bir taksi çağırdı. Abdullah’ı bindirdi. Taksiciye, “Delikanlıyı il merkezindeki imtihan yerine yetiştir, ücretini de benden al” dedi. Abdullah polis koleji imtihanını kazandı. Okulunu başarıyla bitirdi. Öğrenimine devam etti. Polis akademisini de tamamladı. Mesleğe başladı. Hocasının öğrencisiyle ilgili aldığı son haber, onun bir ilimizde emniyet müdürü olduğuydu.. Allah böyle fırsatları her birimizin karşısına çıkarır. Kimimiz sirkeyi sarımsağı hesap ettiğimiz için kelle paçayı yiyemeyiz. Yunus Hoca gibiler için ise, her hatırlandığında şükre vesile olan bir ikramdır, ihsandır ihtiyacı olana iyilik etmiş, destek vermiş olmak. Bir gün dilencinin biri Hz. Ali önünde durup bir şeyler istedi. Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin “Annenize gidin ve evdeki altı dirhemi alıp getirin!” dedi. Hz. Hasan ve Hüseyin gittiler ve altı dirhemin hepsini getirip babalarına teslîm ettiler. Hz. Ali de bu dirhemleri dilenciye verdi. Hâlbuki o esnâda kendilerinin de bu dirhemlere ihtiyacı vardı. Hz. Fâtıma onunla un alacaktı. Bir müddet sonra Hz. Ali eve gitmek üzere yola koyuldu. Henüz evden içeri adımını atmamıştı ki, yanına devesini satmak isteyen bir kimse geldi “Parasını sonra verirsin.” diyerek devesini Hz. Ali’ye yüz kırk dirheme sattı ve hayvanı kapıya bağlayıp gitti. Kısa bir süre sonra bir başka kimse çıkageldi ve deveyi iki yüz dirheme satın aldı. Parasını da hemen ödeyip gitti. Hz. Ali yüz kırk dirhemi deveyi satın aldığı kimseye verdi, arta kalan altmış dirhemi de Hz. Fâtıma’ya teslim etti ve şöyle dedi “Bu, Allâh’ın Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardı.’ En’âm, 160 buyurarak bize vaad ettiği ihsânıdır. Biz o altı dirhemi verdik. Allâh Teâlâ da on misliyle mukâbelede bulundu!..” … Yıllar önce köyümüzden bir kız çocuğuyla yaşlı bir akrabasının konuşmasını aktarmışlardı. Aradan belki 40 yıl geçmiştir, köylümüz Şükran’ın ibretlik cevabını hala unutmadım. Yaşlı akrabası ilkokulun ilk sınıflarında okuyan Şükran’ın severken, “Ben ölünce ardımdan okursun değil mi kızım?” diye sormuş. Küçük Şükran “Tabii okurum” demiş. Yaşlı akraba, “Ne okursun kızım?” diye tekrar sorunca, “Göçmen Kuşlar’ı okurum” demiş küçük kız. Yaşlı hanım göçmen kuşların ne olduğunu bilmiyormuş. Çevreden yardımcı olmuşlar. Şükran, derste “okuma parçası” olarak okudukları “Göçmen Kuşlar” şiirinden bahsediyormuş. Çocuklarımıza ne öğretirsek peşimizden onu okuyacaklar. … Deniz Feneri Derneği’nin “İyilik Okulu” projesi kapsamında okullarda yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi iyiliğe dair kavramlarımızı dile getiriyoruz. Derneğin iyilik uygulamalarından fotoğraflar gösteriyor, kısa filmler izletiyoruz. Çocuklar bir fakirin yüreğine dokunulmasından çok etkileniyorlar. Afrika’da sağlığa uygun olmayan suların içildiğini gösteren fotoğraflar onlar için çok öğretici oluyor. “Birlikte bir su kuyu açalım mı?” diye sorduğumuzda coşkuyla “evet” diyorlar. Çocuklar “İyilik Okulu”ndan bir şeyler öğrenip paylaşılanlara şevkle katılırken bazı okulların kimi öğretmenlerinin yüzleri pek asık. Dünyanın bir yerlerinde insanların yiyecek ekmek, içecek su bulamayışı onları ilgilendirmiyor anlaşılan. Çocuklarımız iyilik örneklerini bazı duyarlı öğretmenlerinden ve idarecilerinden zaten öğreniyorlar. Deniz Feneri ise bir gönüllü kuruluş olarak verilen güzel mesajların anlaşılmasına, öğretmenlerin kazandırmaya çalıştıkları güzel hasletlerin öğrenciler tarafından uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı ve destek olma çabasında. Yani maksat iyilik olsun. İyilik Okulu projesiyle, yarınlara güzel yürekli, hassasiyet sahibi, merhametli nesiller yetiştirilmesine mütevazı bir katkı sunulmaya çalışılıyor. Öğlencilerden ve çoğu öğretmenden, idarecilerden alınan geri bildirimler ise olumlu ve güzel. Naçizane endişem ve kaygım, okullarında sadece iyiliği konuşan Deniz Feneri temsilcilerini dinlerken rahatsızlıklarını yüzlerine yansıtan kimi öğretmenler adına. Onlar arkalarından dua okuyacak, yapacağı iyiliklerle geçmişlerinin amel defterine sevaplar yazılmasına vesile olacak nesiller bırakmazlarsa, bu dünyadan göçüp ebedi âleme gittiklerinde peşlerinden sadece “göçmen kuşlar” şiiri okunabilecek. … Sözlerimizi hayrı, iyiliği ve güzelliği öğretenlere bir müjde ile tamamlayalım; Rasûlullah şöyle buyurdular “Şüphesiz ki Allah Teâlâ, O’nun melekleri, göklerde ve yerlerde bulunan bütün canlılar, hatta yuvalarındaki karıncalar ve balıklar bile insanlara hayrı öğreten kimseye dua eder.” Tirmizî, İlim, 19/2685
Okulun güzel adının güzel bir hikayesi var. Televizyon programcısı Savaş AY 2000 yılında çıkardığı şiir kasetinin tüm gelirini bu okulun inşasında kullanılmak üzere hibe etmiş. Ve başka bağışlar da bularak okulun yapımını tamamlamış. İsmini de şiir kasetinin adına ithafen Şiir Mektebi koymuş. Bu örnek adı konulacak başka okullara ilham olsa Şiir mektebi, dua mektebi, vefa mektebi... Okul Müdürü Alaettin BULUTOĞLU Karadeniz insanının has özelliklerini hiç yitirmeden Trabzonlu hemşerilerinin neşesi, sade ve samimi tavırlarıyla temsil ediyor. İki sunum sonrası 170 öğrenciyle iyiliği yad ettik. İyilerin kulakları çınlasın. Bangladeş'te bir su kuyusu açtırmayı hem öğrenciler hem de idareciler çok istiyor. Bizler de gayretlerinin istedikleri sonuca ulaşmasını temenni ediyoruz.
Proje ve TemsilciliklerProjelerimiz hakkında daha ayrıntılıbilgi almak için lütfen kardeşsitelerimizi inceleyiniz.
deniz feneri ile ilgili şiirler