🥅 Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal In Etkisi
NamıkKemal aslında kendi içinde duyduğu bu Vatan Sevgisini çok iyi dile getirerek zamanının da ötesinde hatta Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşında da ecdadımıza ışık tutmuştur. Hat savunmasını geçip Vatanın savunulması gerektiğini söyleyen Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'e etkisi büyüktür.
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında orduları denetlerken. 100 yıl önce Rusya'da gerçekleşen Ekim Devrimi, 20. yüzyılda tüm dünyada etkisini hissettiren tarihi bir
KurtuluşSavaşında Demiryolculuk VIII. Bundan önceki yazımızın sonunda [ 1] Büyük Zaferimizin Demiryollarında oluşturduğu “Güven” den söz etmiştik. Gerçekten de “Güven” den söz etme durumunda idik. Uzun zamandan beri, içten ve dıştan aşılanmakta olan yetersizlik duyguları, “kendine güvenme” durumuna
KurtuluşSavaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşmaları (PDF) Kurtuluş Savaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşmaları | İlhan Tekeli - Academia.edu Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
GaziMareşal Mustafa Kemal Paşa’nın askerî ve siyasî dehası, kırılmaz azim ve iradesi Kurtuluş Savaşı’nın yönetim ve başarısında en önemli etmendir. Her rütbe ve makamdaki bütün silâh arkadaşları ona güvenmiş, candan bağlanmış, üstün niteliklerinin etkisi ile âdeta büyülenerek görevlerini en mükemmel
MustafaKemal - Enver Çatışması. Enver Paşa [ 16] Moskova’da çalışmalarını sürdürürken, Anadolu’da yeni gelişmeler oluyor, 23 Nisan ıgzo’de Ankara’da, Mustafa Kemal’in başkanlığı altında kurulan Büyük Millet Meclisi [ 17] yönetimi, yurdu iç ve dış düşmanlardan kurtarmak için Anadolu’da ölüm-kalım
Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal'i eleştirmek neyse bugün Erdoğan'ı eleştirmek de odur" Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın ile Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna arasındaki atışma devam ediyor
Kurtuluş SavaşındaTokat ,30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi günlerinde, Tokat, Sivas Vilayeti’ne bağlı bir sancaktı. Sancağın Merkez Kaza dışında dört kazası vardı: Erbaa (Herek), Reşadiye (Eskefser), Zile ve Niksar. Bugün ilçe olan Turhal ve Artova da, o günlerde Merkez Kaza’ya bağlı birer nahiye idi. Mondros Mütarekesi
Kurtuluş Savaşında Antep Savunması 31 Mart 1920’de Mustafa Kemal’in emriyle Kılıç Ali Bey Antep’e gelerek Kuvayı Milliye’nin başına geçti.
19 Mayıs 1919'da Samsuna giden Mustafa Kemal burada propaganda imkanının zor olduğunu gördü. Samsun'dan Havza'ya geçti. Burada işgalleri protesto eden bir genelge yayınladı. Kurtuluş Savaşı'nın ilk genelgesi olan Havza genelgesi ordu komutanlarına gönderilip destekleri alınmıştır.
19Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya giden Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) kurdu. Böylece hem memleketin
MilliMücadele yıllarında bu kimliğini saklayarak askerlerin arasına karıştı. Milli Mücadele yıllarında düşman ateşi sırasında bir ayağı sakat kalan Halime Çavuş aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa’yla olan konuşması ile de bilinir. Şerife Bacı. Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nın Türk kadın kahramanı.
aTmbS59. 15 Mayıs 1919, İzmir'in Yunan askerleri tarafından işgali. İngiliz emperyalizminin denetimindeki işgalci ordular çok kalabalıktı. Tarihçiler işgal ordularının 300 bin dolayında olduğunu söylüyor. Bu ordular tüm Ege Bölgesi'ne yayıldı. İzmir'in işgali Anadolu'da çok büyük ses getirdi. Erzurum başta olmak üzere Anadolu'nun birçok yerinden işgal kabul edilemez sesleri yükseldi. Bu işgalden önce Musul, Hatay, İskenderun... gibi yerler de işgal edilmişti. Oralardan bu derece ses yükselmedi. İzmir, Anadolu'nun can damarıydı; bu nedenle birçok yerleşim yerinden örgütlü sesler yükseldi. Aydın, Nazilli ve Akhisar'da yerel kongreler bu işi üstlendi. Açık işgali nasıl sona erdirebiliriz, konusunu tartıştı. İzmir, Anadolu için çok önemli bir liman kentiydi, üretilen mallar oradan satılıyor, dış alım oradan yapılıyordu. İşgal emperyalistlerin denetimindeki ordular tarafından birçok yere yayıldı. Bundan dört gün sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919’da Samsun'a çıktı. 1919, kurtuluş ateşinin yakıldığı, emperyalist ordulara boyun eğilmeyeceğinin kararlı bir ilk adımıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu girişimini halkımız büyük bir coşkuyla karşıladı. Mustafa Kemal’in bu çıkışı, dünyanın ezilen başka halklarının da umudunu ateşlemiştir. Bütün dünya halklarının gözü bu devrimci adamın üzerindedir. Aynı acıyı başka halklar da çekmektedir. Yerel kongrelerin de etkisiyle ve halkın eylemli olarak işin içine girmesiyle, Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılmıştır. Bu kongrelerde memleketin genel durumu enine boyuna değerlendirilmiştir, bir çözüm aranmaya çalışılmıştır. Kongrelere katılan etkili ve yetkili kişiler, acil toplumsal istekleri gündeme almışlardır. Kurtuluş ışığını yakanlar için padişah yönetimi tarafından ölüm fermanları çıkarılmıştır. İstanbul'a geri çağrılan Mustafa Kemal, üzerindeki üniformayı çıkarıp atmıştır. Başlanılan yoldan geri dönülmez, hak bellenilen yolda yürümeye devam edilir. Bu kongre çalışmaları sırasında Mustafa Kemal’e saldırılar da düzenlenir. Bu saldırılar halkın örgütlü gücüyle boşa çıkarılır. Kongrelerde ülkenin bir parçası değil, tümünün kurtuluşu hedeflenir. Bu nedenle halkın tümü, bu ölüm kalım savaşında büyük sorumluluklar alır. Gerekli yardımlar ve destekler her yerden kurtuluş kuvvetlerine ulaştırılır. Halk bu konuda hiç bir özveriden kaçınmaz. Bunu kurtuluş savaşı konulu resimlere baktığımız zaman kolayca anlayabiliriz. Tabiî şunu da unutmamak lâzım, bütün bunlar maddî olanaklarla oluyordu. Halkın varıyla yoğuyla giriştiği bu eylemli desteğinin yanında Sovyet halkının desteği unutulamaz. Onlar da emperyalist saldırılardan çok çekmiştir. Sovyetler Birliği'nin silah, altın ve radyo istasyonu... gibi maddî destekleri olmuştur. Bu destekleri kurtuluş savaşının öncüleri hiç unutmamıştır. Mustafa Kemal ölünceye kadar bu dostluk sürmüştür. Dünyanın başka halkları da yardımlarını esirgememiştir. 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşı 1922’ye kadar sürmüştür. Kadın kız, yaşlı genç bu savaşa elinden gelen, gelmeyen desteği vermiştir. Ege Bölgesi’nin işgal altındaki yerlerinde çete kuvvetleri önemli ve başarılı mücadeleler vermiştir. Büyük bir ordunun işgali altındaki yerlerde çete savaşlarıyla kalıcı sonuçlar almak mümkün değildi. Daha sonra bu yerel güçler düzenli ordu birliklerine katıldı. Düzenli ordu birlikleri, inişli çıkışlı bir savaş yürüttü. Neredeyse işgalci Yunan ordusu Ankara'nın burnunun dibine kadar gelmişti. O zor günlerde mecliste şiddetli tartışmalar yaşanıyordu. Sonunda Mustafa Kemal’in ordunun başına geçmesi kararı çıktı meclisten. O ateş ve barut kokuları içinde meclisin çalışması sürdürülmüş, demokratik kararlar alınmıştır. Mustafa Kemal meclisten çıkan bu zor ve sorumlu görevi üstlendi. Uykusuz düneksiz günler, geceler geçirdi. Mustafa Kemal öncülüğündeki bu ölüm kalım savaşı 9 Eylül 1922’ye kadar sürdü. 1922’de son silahlı güç te yurttan sökülüp atıldı. Bu kanlı boğazlaşmada çok canlar yitirildi. Sonunda mazlum bir halkın kurtuluşunun yolu açıldı. Emperyalist işgale karşı yürütülen bu kanlı kavgadan sonra, padişahlık yönetiminden Cumhuriyet yönetimine geçildi. Anadolu halkının ulus olmasının yolu açılmıştı. Bu gelinen nokta Türk halkı için ileri bir adımdır. Cumhuriyetle yöneticileri seçimle başa geçirmenin yolu açıldı. Cumhuriyetle birlikte yenileşme atılımlarına hız verildi. Bu yenilikler halkın büyük sempatisini kazandı. Sanayileşme atılımları başlatıldı, tarımda yenileşmeye gidildi, örnek çiftlikler kuruldu. Şimdi olmayan devlet üretme çiftlikleri o zamanın eseridir. Kültürel gelişmeler hızlandırıldı; Latin temeline dayanan Türk ABC'si halka öğretildi. Yüzyıllardır okuma yazma bilmeyen Türk halkının eğitimi için değerli çalışmalar yapıldı. Bütün bunlardan da önemlisi, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında gençliğin etkisi belirleyici önemdedir. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olan 19 Mayıs 1919 Günü’nü unutmamış, bu günü gençliğe bayram olarak armağan etmiştir. 19 Mayıs halkımızın bağımsızlığının ve özgürlüğünün bir işaretidir. Bundan ötürü her 19 Mayıs'ta “Gençlik ve Spor Bayramı” kutlanır. 19 Mayıs 1919’dan bu yana 102 yıl geçmiştir. Bu savaşın kazanılmasında tüm gücünü kullanan, anayurt savaşında etkili olan gençliğin bayramı kutlu olsun!
kazım sen misin? gökten bulut inip çanakkale'de düşman askerini yok etti. bulutun da önemini atlama. tanım klasik çomar beyanı. mustafa*, sen misin? ortada kurtarılması gereken bir millet kemal geldi kadar net durum. kurtuluş savaşına etkisi dersen, kurtuluşun kendisi zaten mustafa kemal neden kurtarılmaya gerek vardı ne olmuştu da bir millet karanlığın eşiğine sıçmığı falan demiyorum ciddiye alıyorum zira her insanoğlunun içinde bir tutam da olsa vicdan vardır hala buna ki atam hakkında deli saçması zırvaları yazanların dahi sonradan yürekleri acıyordur hakkında ettikleri kötü kelamlardan insanlar, biraz coğrafi durum birazda şansla suriye, libya yada ırak vatandaşı olarak da o zaman özgürlüğün ne demek olduğunu daha iyi anlamaları onları katledilmekten ki mustafa kemal'in elinin uzanabildiği coğrafyada o na hakaret edecek nefesi ve kudreti dahi musfata kemal atatürk'e borçlular. yoksa amerikan yada ingiliz fark etmeksizin postal yalamak bir insana yakışmaz. yakışmamalı, vefa hep var dahi vardır. karıştır biraz bu kadar kötü ve kör olamaz hiç bir ruh. cevabı gayet basittir atatürk, mondros sonrası yaşanan işgallere karşı ortaya çıkan lokal direniş hareketlerini; sistemli, organize, koordineli ve belli bir kimlik * adı altında başarıya ulaştırmıştır. kimse sütçü imam'ın, şahin bey'in, batı anadolu efeleri'nin, karabekir paşa'nın emeklerini inkar edemez elbet. ancak fransa'nın güneydeki çetelerle, ermeniler'in arkasında kendi devleti bile olmayan başına buyruk bir komutan vasfındaki karabekir ile, yunanistan'ın da dağdaki efelerle anlaşma masasına oturup üstüne de geri çekilmelerini beklemek hafif tabirle saflık bu savaşa başlarken üniformasını çıkarmıştı zaten hatırlarsanız. kurtuluş savaşı denildiğinde atatürk'ün askeriden çok siyasi yönünü irdelemek; onun kurucu, teşkilatçı, toplumun birbiriyle alakasız kesimleri ve coğrafyalarını bir araya getirip anadolu'nun potansiyelini gerçek bir güce dönüştürerek tüm düşmanlarının tanımasını sağlayabilmesini görmek gerekir. kendi onderine saldiracak kadar soysuzlastik ya ortadogunun ucuz kabile halklarindan farkimiz kalmamaya basladi. insallah sonumuz ayni olmaz. tanim manim bosver allah askina. verin atatürkün eline silah o da girsin savaşa ölsün, güzel kardeşim savaş sistemi diye bişey var ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Her sanat yapıtı; üretildiği dönemin siyasal ve toplumsal durumunu, duygu ve düşünce dünyasını bir biçimde Mücadele, hem savaşın yaşandığı dönemde hem de savaştan sonra sanat ve edebiyat yapıtlarına yansımıştır. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazarlar, şairler ve gazeteciler Millî Mücadele anlayışının ve bilincinin gelişip yaygınlaşmasında, halka ulaştırılmasında önemli bir görev Savaşı’nı eserlerinde konu alan sanat ve edebiyat insanları, Millî Mücadele’yi genç kuşaklara aktararak ölümsüzleştirdi. Günümüzde de bu çalışmaların sürdürülmesi genç kuşaklarda tarih bilincinin ve vatan sevgisinin oluşması, bağımsızlık duygusunun gelişmesinde etkili Mücadele Dönemi’ni yaşayan ve bu süreçte yaşadıklarını yapıtlarına aktaran yazarların başında Halide Edip Adıvar gelir. Yazar; Kurtuluş Savaşı’na doğrudan katılmış, orduda onbaşı ve çavuş gibi rütbelerle görev almıştır. 1922’de kaleme aldığı “Ateşten Gömlek” adlı romanı, bu tanıklığın ürünüdür. “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı eser de Millî Mücadele’yi yansıtan önemli Savaşını Anlatan EserlerMillî Mücadele Dönemi’nden sonra yazılmış olsa da dönemin ruhunu en iyi yansıtan romanlardan biri “Küçük Ağa”dır. Tarık Buğra, aşağıda bir bölümü verilen bu romanında Anadolu insanının Millî Mücadele’ye bakışını ve halkın Millî Mücadele’ye katılımını sağlamak amacıyla yapılan çalışmaları anlatmaktadırReis Bey başını salladı “Elbette. En mühimi de etrafınıza Kuvayımilliye’nin çete olmadığını, Kurtuluş Ordusu’nun çekirdeği olduğunu yaymaktır. Eli silah tutanlar gider katılır, kalanlar da karınca kararınca para ve mal yardımında bulunur. Aranızda bir heyet kurun; üç beş kuruş, bir kalıp sabun, bir çift çorap, bir çaputun bile değeri vardır. Toplayın, verin. Önümüz kış. Düşman boyuna ilerliyor. Yakında büyük çarpışmalar başlayacak. Ne kadar kuvvetli olursak o kadar dayanabiliriz. Dayandıkça da derlenip toparlanırız…”Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” ve “Yorgun Savaşçı”, Samim Kocagöz’ün “Kalpaklılar” ve “Doludizgin”, Aka Gündüz’ün “Dikmen Yıldızı”, Mithat Cemal Kuntay’ın “Üç İstanbul”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban”, Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” adlı yapıtları Millî Mücadele’yi konu alan başlıca ve Tek AdamFalih Rıfkı Atay, Millî Mücadele’yi destekleyen gazetecilerin başında gelir. Her zaman Mustafa Kemal’in yakınında olan yazar, bu dönemle ilgili anılarını “Çankaya” adlı yapıtında toplamıştır. Bu konuda ortaya konan en önemli eserlerden biri Şevket Süreyya Aydemir’in yazmış olduğu üç ciltlik “Tek Adam” Savaşı’nı ilk ağızdan belgelerle ortaya koyan en önemli yapıt ise Mustafa Kemal’in 15-20 Ekim 1927’de CHP’nin kurultayında okumuş olduğu “Nutuk”tur. “1919 senesi Mayısı’nın on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım.” cümlesiyle başlayıp “Gençliğe Hitabe” ile biten “Nutuk”, 1919-1927 yılları arasını tüm ayrıntılarıyla ele türünde de orduyu coşturan, halka moral veren eserler verilmiştir. Bu türde Kemalettin Kamu’nun “Dumlupınar Önünde”, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Üç Şehitler Destanı”, Nâzım Hikmet’in “Kuvayımilliye Destanı”, Cahit Külebi’nin “Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda” adlı şiirleri oldukça önemlidir. Cahit Külebi’nin şiirinden alınan yandaki bölüm, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının yarattığı umudu Mücadele halk edebiyatına da konu olmuş, yerel halk kahramanlarının mücadelesini anlatan anonim şiirler yazılmış, türküler yakılmıştır. Bu eserlerin en iyi örneklerinden biri, Güney Cephesi’nde Fransızlara karşı Antep’te savaşan Molla Mehmet Karayılan’a yakılan Mücadele, resim ve heykel sanatçıları tarafından da ele alınmış bu alanlarda Ruhi Arel, Nejat Çelik, Ali Çelebi, İbrahim Çallı, Zühtü Müridoğlu, Hüseyin Özkan ve İlhan Koman gibi sanatçıların yapıtları öne Bulunan Atatürk HeykeliMillî Mücadele, sinemaya ve dizi filmlerine de konu olmuştur. Bu konudaki ilk eserler, Fuat Uzkınay’ın “İstiklal” 1922 ve “Zafer Yolları” 1923 isimli belgesel Bulunan Kurtuluş Savaşı Temalı KabartmalarHalide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanından uyarlanan “Ateşten Gömlek” 1923, senaryo yazarlığını ve yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un yaptığı Millî Mücadele’yi konu edinen ilk uzun metrajlı filmdir. “Ankara Postası” 1928, “Bir Millet Uyanıyor” 1932, “İstiklal Madalyası” 1948, “Kalpaklılar” 1959, “Dağ Başını Duman Almış” 1964, “Son Osmanlı Yandım Ali” 2006, “Mustafa” 2008, “Dersimiz Atatürk” 2009, “Veda” 2010 ve “Taş Mektep” 2013 bu konuyu işleyen ya da bu konuya değinen filmlerden konuda dizi filmler de çekilmiştir. Yönetmenliğini Yücel Çakmaklı’nın yaptığı “Küçük Ağa” 1983, Ziya Öztan’ın “Kurtuluş” 1994 ve Cafer Özgül’ün “Esir Şehrin İnsanları” 2003 bu eserlerden Afişleri
Sadece Cephede Savaş OlmuyorduKurtuluş savaşında bu aziz milletin verdiği mücadele kadar Atatürk’ün de kritik kararları ve yaptığı toplantı ve kongrelerinde bir o kadar önemi büyük. Türkiye Cumhuriyetinin aziz milleti cephede ölümüne, canı pahasına savaşırken Atatürk’te kritik bölgelerde yaptığı toplantı ve kongrelerle Kurtuluş savaşının gidişatını savaşında bir yandan cephede savaşılırken bir yandan da Atatürk Anadolu’nun kritik bölgelerinde toplantılar, kongreler yapmakta Savaşı esnasında yapılan kongre ve toplantılar19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi4 Eylül 1919 Sivas Kongresi11 Eylül 1919 Mustafa Kemal’in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Başkanlığına seçilmesi20-22 Ekim 1919 Mustafa Kemal’in İstanbul’dan gelen Bahriye Nâzırı Bakan Salih Paşa ile Amasya’da görüşmesi ve Amasya bildirgesinin imzalanması Sponsorlu Bağlantılar 17 Şubat 1923 Gazi Mustafa Kemal’in İzmir’de ilk Türkiye İktisat Kongresi’ni açmasıMustafa Kemal’in İstanbul’a gelmesiMustafa Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesiBalıkesir KongresiAlaşehir KongresiKurtuluş Savaşı Öncesi Yapılan Antlaşmalar ve KonferanslarParis KonferansıGümrü Barış AnlaşmasıLondra KonferansıMoskova AntlaşmasıKars AntlaşmasıAnkara AntlaşmasıMudanya Ateşkes AntlaşmasıLozan Barış Antlaşması
Bugün 19 Mayıs 2019. Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a ayak bastığı tarihten itibaren tam yüz yıl geçmiş. Mayıs 1919’da Osmanlı İmparatorluğu askeri, siyasal, ekonomik ve toplumsal anlamda tamamen yıkılmış idi. Daha sekiz yıl önce imparatorluğun sınırları Adriyatik’ten İran sınırına, Makedonya’dan Mısır sınırına kadar uzanmaktaydı. İmparatorluk 1911’de Rumeli Makedonya, Kosova, Teselya, Epir, Arnavutluk, Anadolu, Irak, Filistin bugünkü İsrail, Ürdün ve Filistin Yönetimi, Suriye, Hicaz bugünkü Suudi Arabistan ve Ege Adalarının çoğunluğu ile Kuzey Afrika’da Trablus bugünkü Libya eyaletinden oluşan geniş bir coğrafyaya sahipti. 1911’den sonraki sekiz yıl içinde Anadolu ve Doğu Trakya hariç, bu geniş topraklar elden çıktığı gibi, Selanik ve Beyrut gibi hayati öneme sahip ekonomik merkezler ile beraber kutsal Hicaz toprakları ile Kudüs de kaybedilmişti. İmparatorluğun bitmez tükenmez savaşlardaki nüfus kayıpları da inanılmaz idi. Balkan Savaşlarında kaybedilmiş olan 125,000 askeri bir yana koyarsak, sadece I. Dünya Savaşındaki askeri ve sivil kayıplar 3,000,000 kişiyi bulmuş, yaklaşık 500,000 kişi de yaralanmıştı. Sadece I. Dünya Savaşındaki askeri ve sivil ölümler tüm nüfusun %15’ini bulmuştu. Kıyaslamak gerekirse, II. Dünya Savaşında görülmemiş yıkıma uğramış Almanya’daki toplam kayıpların nüfusa oranı en kötümser tahmin ile beraber %11’i bulmaktaydı. Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi gibi insanlık uygarlığının kritik ilerlemelerini kaçıran imparatorluk, daha 1875 yılında ekonomik tamamen çökmüştür. İlk yabancı borcun 1855 yılında alınmış olduğu düşünülürse, sadece 30 yılda bu borçların nasıl ödenemez hale geldiği de acı ama başka bir yazıda anlatılması gereken bir hikayedir. Siyasi anlamda meşrutiyet kılıfı giydirilmiş, dini usullere ve tarıma dayalı bir devlet kimliğindeki imparatorluğun kaderi, I. Dünya Savaşı’nın mağlubiyetini simgeleyen Mondros Ateşkes Anlaşması ile mühürlenmişti. Mondros Anlaşması, mağlup olmuş diğer Merkezi Devletlerin imza etmek zorunda kaldığı anlaşmaların şartlarına göre çok daha ağır şartlar içeriyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı vizyonu mutlak bir şekilde yok olmuş bir devletin enkazı içinde filizlenmişti. Mustafa Kemal Paşa, Mayıs 1919 itibari ile on yedi yılı aşan subaylık deneyime sahipti. İlk savaş deneyimini 1905 Suriye görevini saymazsak 1911 Arnavutluk isyanını bastırmak için gönderilen ordunun kurmay subaylığı ile yaşamıştı. Daha sonra 1911-1912 yılarındaki Trablusgarp cephesinde Tobruk ve Derne direnişinin liderliğini ve Balkan Savaşında Bolayır Cephesinin ve Edirne’ye karşı taarruz eden ordunun kurmay subaylığını yapmıştır. İlk büyük mevcutlu askeri birliği komutasını üstlendiği savaş, Çanakkale Savaşıdır. Çanakkale Savaşında 18 Nisan-20 Aralık 1915 ilk defa tümen komutanlığı yapmış, bu savaştaki muazzam başarısı ile Anafartalar Grubu komutanı olmuştur. 1 Nisan 1916’da Doğu Anadolu’yu Ruslara karşı savunmak üzere ilk defa tuğgeneral rütbesine terfi ederek 16. Kolordu komutanı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa; 1 Nisan 1916 ile 14 Mayıs 1917 arasındaki dönemde Doğu Anadolu’da esnek savunma ve geri çekilme ile düşmanı yıpratma ve daha sonra karşı taarruz ile düşmanın dengesini bozma prensibinin en güzel örneğini vermiştir. 15 Aralık 1917’de veliaht prens Vahdettin ile beraber Alman Batı Cephesini incelemeye gitmiştir. Bu ziyaretinde Almanların tarifi imkânsız bir askeri ve mühendislik dehası olan Hindenburg savunma sistemini yerinde görmüş ancak aynı zamanda Batılı Müttefiklerin karşı konulamaz niteliksel ve niceliksel üstünlüğünü de tespit etmiş ve savaşın Merkezi Devletler açısından kesin ve tamamen kaybedileceğini orada saptamıştır. Mustafa Kemal Paşa; 7 Ağustos 1918’de, daha önce İngilizlerin eline düşmüş olan Kudüs’ün hemen kuzeyinde oluşturulmuş Nablus savunma hattını oluşturan Yıldırım Ordular Grubuna dahil 7. Ordu komutanlığına atanmıştır. Yıldırım Ordular Grubu, isminin aksine ordular grubu olmaktan uzak en fazla zayıf bir ordu niteliğinde olup, savunulması olanaksız bir hattı tutmak ile görevlendirilmişti. Bu ordular grubunun karşında askeri mevcudu itibari ile ve topçu ve hava kuvveti anlamında çok üstün, zırhlı araçlar ile donatılmış, lojistiği mükemmel bir şekilde Mısır’dan yapılan İngiliz-Hint orduları bulunmakta idi. Nablus savunma hattının sol kanadına İngiliz subayı Thomas Edward Lawrence komutasında yer alan isyancı Arap süvarileri bulunurken, savunma hattının sağ kanadı olan Akdeniz’de İngiliz ve Fransız deniz güçleri yer almaktaydı. 19 Eylül 1918’de başlayan düşman taarruzu daha ilk safhasında, Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki 7. Ordu hariç olmak üzere, tüm ordular grubunu mutlak bir şekilde imha etmiştir. 7. Ordu ise en az kayıp ile tam 37 gün düzenini bozmadan neredeyse tam 700 km. geri çekilerek, 26 Ekim 1918 Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurmuş ve düşmanın Güneydoğu Anadolu’ya girmesini engellemiştir. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandığında, artık sadece 7. Ordunun oluşturduğu Yıldırım Ordular Grubu halen son teşkil edilmiş savunma hattında savaşır durumda idi. Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 Mayıs öncesindeki askeri deneyimi kısa ama son derece parlaktır. Trablus’ta düzensiz birlikler ile düzenli ve yüksek ateş gücüne sahip İtalyanları sahil şeridine mıhlayarak, çok başarılı bir gerilla savaşı örneği vermiştir. Çanakkale Savaşında ise Trablusgarp Savaşındaki savunma başarısını düzenli birlikler ile tekrarlamış, düşmanın stratejik olarak Gelibolu Yarımadasını hangi noktalardan kesip bölmeye çalışacağını bir usta satranç oyuncusu gözü ile tahmin etmiştir. Doğu Anadolu’da ise savunulamayacak mevkilerden geri çekilerek, düşmanı savunulamayacak mevkileri işgal etmeyi cesaretlendirmiş, lojistik merkezlerinden uzaklaşan düşmanı doğru zamanda karşı taarruz ile geri atarak sürekli bir yıpratma savaşının içine sürüklemiştir. 1918 Eylül’ündeki Nablus diğer adı ile Mecidiye Savaşında, son derece hareketli ve ateş gücü yüksek bir düşmana karşı, ordusunu başarı ile koruyarak savunulması olanaklı bir hatta çekme başarısını göstermiştir. Türk ve Osmanlı tarihinde ve askeri literatüründe başarılı bir ricat yani uzun bir geri çekilme örneği neredeyse yoktur. 1919 Mayıs tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın bir generalissimo yani tüm kara, hava ve deniz güçlerinden oluşan bir birleşik gücü yönetme deneyimi yoktur. General oluşunun üzerinden sadece üç yıl geçmiştir. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın askeri literatürdeki bilgisi Antik Çağlardan, Boer Savaşlarına kadar geniş bir yelpazededir. Bu akademik bilgiyi Trablusgarp’tan başlayarak I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar başarılı bir şekilde sahada icra etmiştir. Kurtuluş Savaşı da bu deneyim ve akademik bilginin bileşimi ile kazanılmıştır. Savaşın ilk safhasında safhalarında düzensiz birlikler Kuvayı Milliye ile yapılan mücadele düşmanın ilerleyişini yavaşlatmış, ikinci safhasında ise düzensiz ve zayıf düzenli birlikler ile Doğu Ege ve Doğu Marmara İnönü Savaşları ile savunulmaya çalışılmıştır. Savaşın üçüncü safhasında ise Yunan taarruzları karşı konulamaz Kütahya-Eskişehir Taarruzu hale gelince, genel bir geri çekilme ile düşman lojistik merkezinden İzmir uzaklaşmasına izin verilmiş, Sakarya’da bir yıpratma savaşı ile bozguna uğratılmıştır. Savaşın son safhası ise uygarlık tarihinin en büyük askeri dehalarından biri olan Napolyon Bonaparte’ın askeri baş yapıtı olan Austerlitz’in 1805 veya Moltke’nin Fransız ordular grubunu tamamen imha ettiği Sedan Savaşı’nın 1871 bir benzerini oluşturan Büyük Taarruz ’dur. Ancak Büyük Taarruz ’un tatbik edildiği dönem itibari ile askeri teknolojinin geldiği nokta seri atışlı toplar, makineli tüfek savunan tarafa büyük bir avantaj sağlamaktadır. Büyük Taarruz sırasında güçler denkliği ancak sağlanmış, savunan tarafın doğal avantajına rağmen, düşman mutlak bir şekilde imha edilmiştir. I. Dünya Savaşı döneminde böyle bir örnek bulunmamaktadır. Mayıs 1919’da şartlar Türkiye için o kadar kötü idi ki, Mustafa Kemal Paşa’nın askeri vizyonu tek başına Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında yeterli olmayacaktı. 1919 yılı itibari ile savaşın galipleri olan Britanya İmparatorluğu, Fransa, ABD ve İtalya’nın oluşturduğu blok, ezici bir askeri ve ekonomik üstünlüğüne sahipti. Bu güç, Almanya’nın savaşı kazanmak üzere başlatmış olduğu İlkbahar 1918 büyük taarruz dizisini Paris’e ulaşamadan durdurabilmiş, daha sonra yüz gün boyunca devam eden karşı taarruz dizisi ile aşılamaz olarak tanımlanan meşhur Hindenburg savunma sistemini bir yumurtayı çatlatır gibi kırmıştır. Merkezi Devletlerin Ekim ve Kasım 1918’de çöktüğü dönemde, Müttefikler neredeyse son doğal bariyer olan Ren Nehrine yaklaşmakta idi. Batılı müttefikler aynı zamanda Bulgaristan’a karşı dağ geçitlerinde, Osmanlı İmparatorluğuna karşı Filistin ve Irak cephelerinde ezici bir güçle muzaffer olmuşlar, İtalyanlar ise Vittorio Veneto’da tüm Avusturya-Macaristan ordularını bir darbe ile imha etmeyi başarmıştır. Dünyanın en güçlü donanması olan İngiliz Donanması, Kuzey Denizi ve Manş Denizinde Alman Donanmasını başarılı bir şekilde tecrit etmiş, Almanya’yı da başarılı bir şekilde abluka ederek Alman ekonomisini gerçek anlamda nefessiz bırakmıştır. Öyle ki 1918 Kasım’ında sıradan bir Alman vatandaşının günlük aldığı kalori miktarı ortalama 1200 kaloriye kadar düşmüştü. Alman halkı savaşın son yılında zafiyet geçirecek kadar açtır. Ancak bu muazzam gücün içsel anlamda önemli zaafları vardır. Batılı Müttefikler, Merkezi Devletlerin aksine demokrasi ile yönetilmekteydi. Savaşın neden olduğu korkunç kayıplar halkı savaştan bıktırmıştı. Batı cephesinde tipik bir askerin ortalama ömrünün 3 hafta ile ölçüldüğü dikkate alındığı zaman kamuoyunun askerlerin derhal terhis edilmesi yönündeki müthiş baskısı anlaşılır gibiydi. Daha barış görüşmeleri sırasında dört büyük gücün arasındaki uyumsuzluk ortaya çıkmıştı. Savaşın en büyük yükünü çeken Fransa, Almanya’nın parçalanarak 1871 öncesine döndürülmesi tezinde ısrarcı idi. Bu tezini müttefiklerine kabul ettiremeyen Fransa’nın hedefi, Almanya’nın kalıcı bir şekilde zayıflatılması ve kontrol altında tutulması idi. İtalyanlar ise Avusturya-Macaristan’dan kopardıkları kuzeydoğu İtalya’nın yanı sıra eski müttefikleri olan Sırbistan’ın işgal ettiği Dalmaçya kıyısına göz dikmişti. ABD ise savaş sırasında İngiliz-Fransız ortaklığına muazzam dış borç vererek savaşın ekonomik anlamda kazanılmasını sağlamış olmasına rağmen 1919’da henüz siyasi ve askeri güç olarak hafif sıklet bir büyük güç idi. ABD’de Kongre ve Senato, ABD Başkanı Wilson’ın 14 temel prensibinin İngiliz-Fransız ortaklığı tarafından kabul edilmesine rağmen fiilen uygulanmamasına tepkili idi. İngilizler ise Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması fikrinin en önde savunucuları idi. Ancak ateşkesten hemen sonra imparatorluğun tacının en değerli taşı olan Hindistan’daki huzursuzluk son raddeye gelmiş, Mısır’da açık bir isyan çıkmış ve yeni işgal edilmiş olan Arap topraklarında karmaşa bitmemişti. Britanya İmparatorluğu bir taraftan müttefiki Fransa’yı Almanya konusunda dizginlemeye çalışırken, ABD’nin ekonomik gücünü ise siyasi olarak kullanmasını engellemeye çalışıyordu. Bir başka sorun da Sovyet Devrimi ile başa gelen komünistlerin İngiliz petrol şirketi BP’nin Bakü’deki imtiyazlarının ortadan kaldırması idi. Bu neden ile İngiltere komünistlere karşı Beyaz Rusları destekleyerek Rus İç savaşının bir tarafı haline gelmişti. İmparatorluğun en iç çemberinde yer alan İrlanda’da ise bağımsızlık mücadelesi yeni başlamıştı. İngiliz Başbakanı Lloyd George bu nedenler ile Osmanlı İmparatorluğu’nun kalanını parçalama görevini fırsatçı Yunanistan’a tahvil edecektir. Mustafa Kemal Paşa 1919 yılında Batılı Müttefiklerin hedefleri arasındaki farkları ve çıkar çatışmalarını mükemmel bir şekilde analiz etmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın başında İtalya ile Fransa’yı İngiltere-Yunanistan ekseninden uzaklaştırmayı başarmıştır. Bu arada Sovyetlerin tarafsızlığını sağlayarak Doğu Anadolu’daki Ermeni işgalini ortadan kaldırmış, daha sonra Kurtuluş Savaşı’nın ileriki safhalarında Sovyetler’in maddi ve askeri desteğini daha büyük ölçüde sağlayabilmiştir. Mustafa Kemal Paşa 1919 Mayıs’ında başlattığı Kurtuluş Savaşı’nı bu vizyona dayandırmış idi. Askeri ve diplomatik ustalığını, siyasi zekâsı ile birleştirdiğinde bu büyük mücadeleyi tüm Türkiye’nin varoluş mücadelesi haline getirmişti. Kurtuluş Savaşı bittiğinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, daha büyük bir vizyonu tarih sahnesine koyacak idi Modern Türkiye Cumhuriyeti inşa etmek… Burak Köylüoğlu Belki bu yazıları da okumak isteyebilirsiniz? Mail listesine katılınYeni yazılardan haberdar olun. Teşekkürler! Kayıt oldunuz. Üzgünüz. Kayıt bilgileriniz tamamen koruma altındadır.
kurtuluş savaşında mustafa kemal in etkisi